Akçapınar: Kiralık Sürgün
- Deniz Aşık

- 2 Şub
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Nis
Sekiyorum, sekme taşları gibi,
Düzlüğe varacağımı sanıyorum,
Taşların kaderi sanki suyun dibinde yazılı.
Bazen tostçunun üzeri,
Ya da biraz ilerisi…
Düştükçe çukura,
“Burası yolun sonu” diyorum,
Ama yolların da canı var,
Artık benden yana suskun.
Orman güzel, nefesini esirgemiyor,
Şehir kement gibi boğazlara dolanırken,
Ben göğsüme eski bir tanrının soluğunu çekiyorum.
Ova güzel, fakirliğini saklamıyor,
Yerliler kadim bilgilerini takasa açmış,
Şamanikler çadırda buhar oldu,
Çemberler: “Ya Allah Bismillah!”
Yogacılar virabhadrasana,
Zenginler ‘organik’ diye naylon alıyor,
Bir de yap-satçılar,
Toprağın sabrını harcayıp,
Kötü evlere, iyi paralar…
Ben kiradayım, biraz da sürgün,
Evim artık değil sırtımda, ama gönlüm yüküm.
Aşıklar Yolu ötede.
Günübirlikçiler anahtarla isim kazıyor,
bir gün yanlışlıkla birisi açarsa kapıyı diye.
Adımı yazmam ben ağaca,
Soyadım saklı köklerimde.
Kışın yolları mühürlü.
Güneş doğmaz burada,
Unutulmuş bir zarfın içindeki mektup gibi...
Burası unutulmuşların cenneti.
Ama cennet bazen çürüyen bir hafıza.
Ve ben unutan değil,
Soluduğum her anda hatırlamaya mahkûmum.
Ve bir de sorarım:
Neden bütün tostçular meşhur?