top of page

ANTIDISCIPLINARY ARTIST DIARY

Yokuşun Hafızası

  • Yazarın fotoğrafı: Deniz Aşık
    Deniz Aşık
  • 12 Nis
  • 1 dakikada okunur

Sırtımı ormana yasladım — zamanın kıyısında.

Ulu gövdeler, kökleriyle fısıldadı eski duaları,

ama ben, kendi yankımın labirentinde sağırdım.

Rüzgâr sadece dalları değil,

ruhumun çatlaklarını da dolduruyordu—

biriken bir fırtınaya gebe,

suskun bir kıyamet gibi.


Kendimle durdukça,

sessizliğin bıçak sırtında ürperdim.

Kapüşonumu çektim,

bir taşın üstüne attım gölgemi.

Önce tırmandım dağı—

nefesim, yokuşun dilinde bir dua,

yukarıya değil,

kendimin derin kuyusuna iniyor gibi.


Sonra rampadan bıraktım kendimi,

Şirinköy’ün soluk alışına doğru.

Yokuş aşağı savrulan bedenim,

kendine düşen bir taşın ağırbaşlı çığlığı.


Kırlangıçlar pike yapıyor,

gölgemi yalayıp geçiyorlar—

belki selam, belki bir uyarı:"

Gökyüzünü unuttun," diyorlar,“

Oysa sen de bir kanat çırpışıydın."


Ormanın kokusu—

unutulmuş bir ilkbahar ayini,

yüzüme çarptı.

Yosun tutmuş kayalara dokundum,

avuç içimde yeşeren bir yalnızlık.

Bir yitişin eşiğindeydim belki,

ya da dönüşün ilk adımında.


Hayat, belki de

kendini yokuş aşağı bırakabilmek—

Tırmanırken yorulan ruhum,

inişte hatırladı:

Her adım, unuttuğu bir parçasını çağırıyordu.


İlhamımı arıyorum,

ağaçların dilinde kayıp bir ezgi.

Belki de o da küstü bana,

her dokunuşumda biraz daha uzaklaşıyor.

Her gün aynı taşı okşasam,

aynı köke yaslansam,

geri gelir mi bilmiyorum—

belki de aradığım şey,

zaten içimdeki çatlağa sızmıştır.


Doğa Ana,

bir zamanlar beni rüzgârında sallardı.

Şimdi aramızda

isimsiz bir soğukluk—

Kırgınlık?

Belki de benim unutuşumun gölgesi.


İnancımı yeniden çevirmeli miyim

o eski patikaya?


Emily fısıldıyor kulağıma:

“Ruh hep aralık kalmalı,”

diyor—

“belki bir kıvılcım girer içeri,

uyandırır sessizliğini;

belki bir ilham süzülür ansızın,

belki de…

sen yine kendine çıkarsın sonunda.”

 
 
bottom of page