top of page

ANTIDISCIPLINARY POETICA

Kutular bir bir kapandı, 

Ömürlük yük sırtımda. 

Kitaplar suskun, ağır mı ağır, 

Kavanozlar, kırık düşlerin mezarları.


Taşındım kıştan —

Ormanın derin sesinden,

Köy meydanına,

yaza doğru bir iniş bu:

İkinci gün yeni yerde. 

Belimde geçmeyen ağrı.

Sekiz parça yamalı uyku. 

Rüyalar azdı, çıldırdı içimde, 

Bir karmaşa, bir tuhaf koku.


Bayrak salladık güya bu ay da, 

Rüzgar bile değmedi ucuna. 

Pes mi bu hal, yoksa bir mola mı? 

İki gün daha verdim kendi koynuma.


Uyandım, banyo kireç içinde, 

Kendimi yıkarken onu da kazıdım. 

Ruhum da böyle, katman katman kirli, 

Ne yapsam o eski tortuyu atamadım.


Yeni ev, yeni bir başlangıç, 

Ama aynı sancı, aynı eski hüzün. 

Kırık düşler camda buğulu bir iz, 

Hayat, kireçlenen bir ömür sürgün.

Kendini benim gözümde gördü,

Önce anahtarlarımı, sonra aynayı yürüttü.

Bir zamanlar gölgeme sığınan o çocuk

şimdi ışık sanıyor

vitrin camlarının kör parıltısını.


İzliyorum uzaktan,

bir yabani gibi —

tırnaklarım toprağa, dişim içime.

Rüyama düşüyorsun elbet,

ama uyanınca, izin silinir benliğimde.


Yedi tepeli cehennem —

seni çoktan yedim.

Acın dilimde pas tuttu.

Ben o sofraları hem kuran 

hem de ilk oturanım;

şimdi artık sandalyesiz.

Yersiz, 

Yani özgür. 


Bir yuva değil bu sefer aradığım.

İsyan olacak yeni dünyam:

Uçuyorum sessizce,

göçmen kuş sürüsü gibi…

Açıldı yine derinlerdeki geçmeyen yara,

göğsümün tam ortasında kaynıyor lav.

İçimde bir kıyamet yükseliyor!

Kara taşlar çatlıyor,

ömrümden kopan parçalar sağa sola…

Bütün suskunluklarımı kusuyorum göğe,

rüzgârlar taşıyor öfkemi ovaya.


Susturun beni!

Şiirim, göğe saplanacak bir çığlık gibi.

Ayaklarınıza devrilecek kelimelerim,

yollarınızı yutacak siyah bir gelgit gibi!

Dizlerimi kırın —

yoksa dağlara tırmanıp

kendime yeni bir cehennem kuracağım.

Gözlerimi alın —

yoksa bu dünyayı mavimle yakacağım.

Ellerimi koparın —

yoksa kendi mezarımı kazacağım

ve küllerimle üzerimi...

bottom of page