top of page

ANTIDISCIPLINARY POETICA

Bir rahatlama geldi üzerime,

Kustukça serbest düşüyorum.

Dün gecenin makarnası midemde,

üzerinde bayrak açmış candida mantarı.


Yastıklarla seviştim dün gece,

yorgan şahidim.

Beni sardı, sarmaladı,

Yine kendimden kaçamadım.


Uyandım, köyde hava nefis,

oksijen ciğerlerime mektup yazmış.

“Umarım iyisindir, seni öperim.” diyor.

Bir kuş geçiyor göğsümün ortasından.

Kanatları, içimde unuttuğum bir özgürlük.


Çıtlığa kahvaltıya gideceğim,

Bora ve Ezgi’ye bağırsaklarımın

isyanını anlatacağım.

Peynirin üstünde miras konuşmaları yapacaklar,

zeytinlerin çekirdekleriyle devrim mektupları yazacağım.


Dümdüz bir pazar.

Ama içimde ne varsa altüst…

Uyandım,

kötü rüya görmedim,

gözümde sabahın çatlak ışığı,

dün geceyi unutmuş gibi.

Aklımda bir havuzun sonsuz kenarı.


Bi gidip geldim,

boylu boyunca suyun içinde,

belki de uyanış budur—

nefessiz kalıp yine de yaşamak.


Yorgan sıyrılmıştı,

üşüyüp kalktım,

Uçurumun kenarında uyanmış gibi.


Hadi kalk, çünkü gölgeler bile yer değiştirdi.

Ev temiz, bulaşıklık boş,

asılı çamaşır yok.

Bugün hiçbir şeyin izi yok benden önce.

Beden dediğin ne ki zaten,

biraz kan, biraz sümük, biraz balgam,

ve içimde fazlasıyla boşluk.


Kedinin tırnağı kes, az ye,

bi secdeye dur, boş tuvali izle. 

ve sonra, bi bakmışsın yarın…

Şişede çırpınan paslı bir gün,

Zar havada, düşmez, kördüğüm.

Kırılıp akarken içime kader,

Kim susar şimdi, kim gürültü?


Hafta sonu geldi, ama bana ne?

Ova sakin, hava yağmursuz,

Toprak selini içti, karnı tok.

Ben mi? Ben açım, dolap boş,

pazara gitmeli.


Sürekli dürüm, sürekli pişmanlık,

Gece açlığı gölgeler gibi sokuldu.

Şubat da kapıda, 28 gün,

Hızlı geç dedim, Ocak dinlemedi.


Saatin akrebi nazlı, yelkovan tembel,

Günler kıvrılıyor, kemiklerime işliyor.

Belki bahar nefeslerin arasında filizlenir.

bottom of page