- 28 Mar
Herkes sokakta!
Ellerde bayraklar, karanlığı delen sloganlar,
parmak uçlarında umut taşıyan çocuklar.
Ve ben —
Kabuk tutmuş yalnızlığımda oturdum.
Tenim, ekran ışığında solmuş bir ayet;
Sessizlik, dövme gibi işlenmiş üzerime.
Ülke…
Kendi kanıyla çizilmiş bir harita,
yaralı, suskun ve izlemekten yorulmuş.
Her köşesi parmak izi dolu.
Klavyelerde devrim yok,
zırhlarımız dijital.
Bir halk masalının sansürlenmiş satırı:
“Bir varmış, bir yokmuş” değil,
“Hep yokmuş.” gibi.
Bu hikâyede kötüler kazanıyor.
Altın tahtlar,
Kan göllerinin ortasına kurulu.
İyilik bir çiçekse,
her mevsim kasıtlı kurutulmuş.
“Işık kazanır sonunda,” derlerdi masallarda.
Ama büyüdükçe fark ettim,
galiba o masallar
bizim için yazılmamış.
Çünkü hayatın satır aralarında
hep kötüler kazandı şimdiye dek —
Ve biz sadece izledik,
adaletin nasıl yavaş yavaş
silindiğini harflerden.
Bir gelecek var mı?
Belki.
Belki de biz sadece,
aydınlığın son yenilgisini belgelemekle görevliydik.
Belki de var olmak,
kayıt tutmaktı:
Kanla ve gözyaşıyla.